İşkembe Çorbası
İşkembe çorbası, genellikle sığır işkembesinden (midesinin bir bölümü) yapılan bir çorba. Türkiye'de yapılan işkembe çorbası Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Makedonya gibi Balkan ülkelerinde yapılan cinsine çok benzer.
İşkembe Çorbasının Tarihçesi
Evliya Çelebi’nin abartıları, uydurduğu kelimeler ve efsanelere düşkünlüğünün, dev boyuttaki Seyahatnâme’yi okumayı daha da keyifli hale getirdiği malum. Kelle paça, “taam-ı atik”tir; mişkembe, “Zerafetül Kabahat çorbası”dır, meyhaneler dibine “kibrit suyu” dökülecek “fıskhane, rüsvahane”dir.
Bugün modernleşen ve tektipleşen toplumlar için ortak alışkanlıklar, seyyahın hayretinden payını alır; “kefere demir çatal ucuyla elli dirhem ta’am yer” mesela. Segâh makamında anıran eşekler, âdem kellesi kadar narlar metnin içinde dolaşır.
Osmanlıda işkembe çorbasının ismi “Zerafetül Kabahat” idi. evliya çelebinin kayıtlarında ‘da bu çorbanın çok güzel olduğu ama rüşvet aleminin (gece alemi) bir yiyeceği olduğunu ‘da özellikle belirmiştir..!
Şirdan (Şirden) İşkembe Çorbası Tarihçesi
Çift tırnaklı büyük baş sığır ve koyunun, bilindiği üzere mideleri dört gözlüdür. Bu gözlerden sindirimin bittiği son bölüme Şirden veya Şirdan, halk arasında midenin tamamına da işkembe denir. Orta Asya'dan Osmanlı İmparatorluğu'na uzanan dönemde yaklaşık 500 yıl boyunca, 15. yüzyıldan beri varlığını her daim hissettiren İstanbul Saray ve halk mutfağında bu çorbanın piştiğini, günümüzde de değerini koruduğunu, özellikle Kurban Bayramı'nda hemen hemen her yörede mutfaklarda yer aldığını görmekteyiz.
Önceleri sade olarak pişirilen işkembe çorbası, 17. Yüzyıldan sonra İstanbul Saray ve halk mutfağında, domates ve çeşitli baharatlar konarak pişirilmiştir. Günümüzde bazı yörelerde sıcak tüketilen bu çorba bazı yörelerde pişirildikten sonra soğutulup jöle kıvamına gelince servis edilmekte, bazı yörelerde de yumurta sarısı, yoğurt süt vb. malzemeler ilave edilerek pişirilmektedir.
Fatih Sultan Mehmet bu çorbayı çok sevmiş olacak ki onun döneminde bu çorba çok sık pişirilmiştir. Nitekim o döneme ait masraf defterleri incelendiğinde özellikle kış aylarında işkembenin sürekli sipariş edildiği görülmektedir. IV. Mehmet döneminden günümüze gelen 1680 yılına ait Kanunname'de bulunan "Narh Defteri"nde yemek fat listeleri dışında, aşçıların mutfakta uyması gereken bazı kuralların olduğu da görülmektedir.